Bumerang

jeronimos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
jeronimos etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ekim 2014 Perşembe

Portekiz Seyahati 3. Bölüm-Müzeler ve Tarihi Yerler



Güneşli bir Portekiz gününde yine evin arka tarafından kalkan 708 otobüsüne binip Oriente istasyonuna iniyoruz. Bu kez tren istasyonunun altından metroya binip şehrin tarihi ve turistik bölgelerini gezmek üzere önce Alameda istasyonunda iniyoruz. Yeşil hatta geçip Cais de Sodre de iniyoruz. Banliyö trenine binip 2 durak sonra Alcantara Mar'da iniyoruz. Burası bana Karaköy'ü hatırlatıyor.



Tejunun kenarında ilk olarak Keşifler anıtını gezerek turumuza başlıyoruz. Anıt "The Navigator" lakaplı Prens Henrique önderliğinde yazarlar, şairler, ressamlar, seyyahlar, matematikçiler, kaşifler, kaptanlar vs. 33 kişinin bir gemi modeli üzerinde okyanusa açılan Teju nehri kıyısında sıralanmaları ile tasvir edilmiş.

Keşifler Anıtı





İçlerinde, Vasco da Gama, Bartolomeu Dias da var. Aslında hiç deniz seferine çıkmamış ama denizcileri ve kaşifleri yüreklendirmesi ve desteklemesi nedeniyle Prens Henrique en önde yer alıyor. Anıtın ön bölümünde büyük bir dünya haritası var.









Dünya haritasının tepeden görünüşü



Portekizli denizcilerin keşfettiği ve ele geçirdiği yerler belirtilmiş. Anıtın içine girildiğinde asansörle en üst kata çıkılabiliyor. Bu tur normalde 3 euro ama biz Lizbon kartla 2 euro vererek asansöre biniyoruz. Asansörle -1'e inerseniz kahve makinası, küçük bir dinlenme alanı ve wc'ler var. 6. kata çıkıldığında ise şehri tepeden görme imkanına sahip oluyorsunuz. Ayrıca aşağıdaki dünya haritası da daha güzel görünüyor. Anıtın ön tarafından bir kopyası da Brezilya'da olan Cristo Rei (Hz. İsa Heykeli)görülebiliyor.



Cristo Rei Anıtı (Hz. İsa anıtı)


Jerenimo Manastırı (Keşifler Anıtının en üst katından görünüşü)



Berardo Müzesi

Jerenimo manastırı da tepeden görülebilenler arasında. Bol bol fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Küçük bir marina yolu bölmüş olduğundan tekrar yola doğru yürüyüp, Belem kulesine varıyoruz. Deniz kenarında büyük bir parkın en ucunda yer alıyor. Biraz ötesinde Portekizin ilk deniz uçağı sergileniyor. Belem kulesine giriş Lizbon kart ile ücretsiz. Kartınız yoksa Jerenimo manastırı, Belem kulesi, Arkeoloji müzesi için ortak indirimli bir bilet de satın alabilirsiniz. Francisco da Arruda tarafından 1514-1520 yılları arasında inşa edilmiş. Belem kulesi Teju nehrinin giriş çıkışını kontrol eden önemli bir kule olarak kullanılmış. Portekizde sık olarak göreceğimiz Manuelin tarzındaki bina, bir süre hapisane olarak da kullanılmış. 1983'de Unesco Dünya Mirası listesine alınmış.

Belem Kulesi


Belem kulesinin içinden bir görüntü

Belem kulesinden çıkınca yakında kafeler var. Öğlen yemeğimizi yiyip, biraz dinlendikten sonra Jerenimo manastırı ile gezimize devam ediyoruz. Yapımına 1501 yılında başlanan manastır, Unesco Dünya Mirası listesinde yer alıyor. Santa Maria kilisesi ve Arkeoloji müzesi ile bağlantılı. Müze ve manastır giriş Lizbon kartla ücretsiz. İçeride Vasco Da Gama ve seyahatleri sırasında yanında bulunan şair Luis Vaz de Camoes'in de mezarları bulunuyor.


Vasco De Gama'nın mezarı


Manastırın girişinde bulunan kiliseden bir görüntü


Kiliseden bir görüntü daha


Manastırın avlusu

 Arkeoloji müzesi bizim arkeoloji müzemizle boy ölçüşemez ama görülmesi gereken yerlerden. Manastırın çok yakınında denizcilik müzesi var. Denizcilik konusunda bu derece ileride olan bir ülkenin olmazsa olmazı. Görülmesi gereken kocaman bir müze. Gezinizin bir kısmını mutlaka burayı görmeye ayırın. Giriş Lizbon karta ücretsiz. Eski gemi çanları, dümenleri, denizci kıyafetleri, haritalar, gemi maketleri, savaş gemileri vs. masal diyarında gezmek gibi.


Denizcilik Müzesinin girişinde yine Prens Henrique karşılıyor bizi

Manastırdan düz devam edildiğinde ileride meşhur Belem Pastanesinin önünden geçiyoruz. Eşim girip birşeyler yiyip dinlenelim diyor ben Saray arabaları müzesini görmeden olmaz diyorum çünkü müzelerin kapanmasına kısa bir süre var; söylene söylene peşimden geliyor. Benim aklım Nata'larda kalmadı sanki, ölecem yorgunlukdan ama son müzeyi görmeden omaz. Biraz ileride solda Saray Arabaları Müzesi bulunuyor. Mutlaka görülmesi gereken müzelerden biri daha. Giriş Lizbon karta ücretsiz. 2 katlı müzede kralları, saray mensuplarını, elçileri vs taşıyan birbirinden süslü saray arabaları mevcut. 


Bir saray arabasının arka süslemesi


Aynı saray arabasının yandan görünüşü

Artık ayaklarımızda derman kalmadı ama meşhur Belem Pastanesine gitmeden dönülmez. Gelmeden önce çok methini duyduğum Nata'yı yemezsem olmaz. Girişte uzunca bir kuyruk var, bu paket olarak almak isteyenlerin kuyruğu biz onlara aldırmadan içeri dalıyoruz. İlk bölümde yer yok arka tarafta ikinci bir bölüm var kocaman bir yer ama biz zar zor yer buluyoruz. Garsonlar çok ilgili hemen kim yeni geldi, ne istiyor hazırlayıp süratle getiriyor. Zaten öyle olmasa herhalde kapı da bir de oturma kuyruğu oluşurdu. 2'şer Nata ve kahve söyleyip mekanı seyre dalıyoruz. 2 dk. olmadan geliyor sıcacık natalarımız.

Nata, tadı milföy pastaya çok benzeyen ama sıcak servis edilen çok lezzetli bir tatlı. 2 tane kesmeyince 2 tane daha söylüyoruz. Nasılsa dünyayı yürüdük kilo yapmaz diye kendi kendimizi teselli ediyoruz. Oh hem dinlendik hem midemiz şenlendi. Meşhur Nataların yapıldığı yeri görüp pastaneden ayrılıyoruz. Bi dünya yol yürüdük, bir sürü yer dolaştık ama inanın daha çok dolaşılacak müze ve tarihi yer var. Bizim gezdiklerimiz en bilinenleri. Akşam oldu ve biz çok yorulduk. Kalan yerleri vakit olursa gezeriz diyerek eve dönüyoruz. Fitbit'ime bakıyorum 25.000'in üzerinde adım atmışım, yorgunlukdan ölüyoruz ama gördüğümüz güzellikler için değerdi. Ertesi gün için planlarımızı yapıp ağrılar içinde uykuya dalıyoruz. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere....


Sevgiler Başak


6 Temmuz 2014 Pazar

Portekiz-Lizbon Seyahati 2. Bölüm (Sintra-Cascais-Cabo Da Roca)


Yaklaşık 5 saatlik yolculuğun ardından, Tejo Nehrinin yanında kiraladığımız eve yerleşiyoruz. Ve hemen kendimizi nehrin kenarına atıyoruz. Evin balkonundan da gördüğümüz Vasco Da Gama Köprüsünün altından geçerek Parkque Das Naçoes bölgesini geziyoruz.







Oldukça büyük olan parka, spor yapmak için her yaştan insanın koşa koşa geldiğini görüyoruz. Yorgun olmamıza aldırmadan onlara eşlik ediyoruz. Biraz fotoğraf biraz hızlı yürüyüş şeklinde parkın sonuna kadar gidiyoruz. Yolda bir çok kafe ve restaurant var. Çıktığımız yer Vasco Da Gama Alışveriş Merkezi ve karşısında Oriente İstasyonu.


Anlıyoruz ki Oriente istasyonunu her gün düzenli ziyaret edeceğiz, çünkü üstü Tren, altı Metro istasyonu. Çıkışa yakın Teleferik var. AVM ile Oceanario arasında kısa bir mesafe ama keşfini son günlere bırakıyoruz. Bu kadar yorgunluk yeter deyip bir taksiye atlayıp eve geliyoruz. Evde yiyecek, içecek olmadığını hatırlayıp tekrar dışarı çıkıyoruz. 2 blok ötede sanki kimse gelmesin diye saklanmış büyük bir market buluyoruz. Alışveriş sonrası dönüş. Ertesi gün için hava durumuna bakıp, o haftanın en güzel günü olduğu için Sintra-Cascais-Cabo da Roca gezisi planlarımızı yapıyoruz. 

Sabah erkenden kalkıp balkonda köprüye nazır kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıkıyoruz. Evin hemen arkasında bulunan otobüs durağından 708'e binip Oriente'de iniyoruz. Sintra için treni sorup üst kata çıkıyoruz.


Sintra için "Mira Sintra Melecaz" trenine binip, "Cacem" istasyonunda inip tekrar "Sintra" trenine biniyoruz. Rossio'dan gelen trenle de sanırım burada birleşiyor. Lizbon Kart ile trenler ve aktarmalar ücretsiz. Yolculuk yaklaşık 40 dk. sürüyor. Yol boyunca Lizbonun farklı yerlerini görüp, Portekizin simgelerinden olan, camlardan dizi dizi sarkan çamaşırları görüyoruz. Yol boyunca eşime güneş batmadan Cabo Da Roca'ya ve Cascais'e (okyanusa ayağımı sokmadan ölsem dönmem) gideceğimizi ısrarla belirtip, Sintra içinde ona göre plan yapalım diyorum ama sadece Pena sarayını gezmek bile saatler alıyor. Trenden indiğimiz yerde Otobüsler arka arkaya bekliyor. 434 No'lu otobüs tepeye Pena Sarayına kadar çıkıyor. Önünde de 403 Cabo Da Roca otobüsü. Aklım onda kalarak 434'e biniyoruz. AAA! Oda ne! Lizbon Kart bu otobüslerde geçersiz. Şöförle konuşup hem o bölgede hem de 403'de geçerli "Bilhete Turistico" biletlerine kişi başı 12 Euro bayılıp, yolumuza devam ediyoruz.


Pena'ya çıkarken yolda kalabalık bir merkez görüyoruz, dönüşte gezeriz diye inmiyoruz. 

Pena Sarayındayız. Giriş Lizbon Karta indirimli. Girişte Müze ve park için ayrı ücret ödüyorsunuz. Tavsiyem tüm günü orada geçirecekseniz ikisini de alın yoksa bütününü dolaşmanız neredeyse imkansız. Bir de sarayın olduğu bölüme girişteki otobüsle çıkmayın, orman içerisinde bol oksijenli kısa bir tur, günün geri kalanı için enerji toplamanıza yardımcı oluyor.

Pena Sarayının da içinde olduğu parkın haritası gezilecek çok fazla yer var








Sarayın girişinde solda bulununan bu bölüm, altı hediyelik eşya dükkanı, üstü ise kafe olarak hizmet veriyor.











Sarayın restorasyonu devam ediyor

Saray içerisinde bir de vitray sergisi var



Saray mensuplarının yemek takımları


Yemek Salonu

Sarayın mutfağı, Kralın odasından daha büyük





Saraydan sonra bu kaleyi ziyaret edebilirsiniz

Pena Sarayından çıktıktan sonra geldiğimiz otobüs ile aşağıya doğru iniyoruz. Çıkarken gördüğümüz merkezde iniyoruz. 



Kendi gibi tatlı mısır patlağı satan amcadan alınan mısırla rejim bozulurken


Palacio Nacional
Yazının devamı